Uluslararası İlişkiler’de feminist yaklaşımlar Soğuk Savaş’ın son döneminden itibaren alanda yaşanan dönüşümün parçası olarak ortaya çıkmış ve etkisini gittikçe artırmıştır. Araştırma gündemi olarak uluslararası ilişkilerin temel sorunlarının kadın bakış açılarıyla değerlendirilmesi ilk kez Milleniumdergisinin 1988’de yayınladığı özel bir sayıyla gerçekleştirilmiştir. Bugün bu makaleler Uluslararası İlişkiler alanında Feminist çalışmaların ilk örnekleri olarak kabul edilmektedir (Sjoberg, 2010). Ann Tickner ve Cynthia Enloe gibi bu alana öncülük eden yazarların çalışmaları zaman içerisinde Uluslararası İlişkiler disiplininin farklı alt dallarına da yayılmıştır. Eleştirel kuramların bir yansıması olarak öncelikle geleneksel Uluslararası İlişkiler kuramlarına yönelik eleştirilerin merkezde olduğu çalışmalar ortaya konmuş, zaman içerisinde feminist eleştiri güvenliğin öznesi, gündemi ve söylemi konularını ele almaya başlamıştır. Feminist çalışmalar alanda etkisini gittikçe artırsa da bu dersin ana konusu olan Feminist Güvenlik Çalışmaları’nın güvenlik çalışmaları disiplininin bir alt alanı olarak gelişimi nispeten yakın bir döneme işaret etmektedir.
“Revisiting Feminist International Relations Theory: How Do the Dual Challenges of Populism and the Pandemic Affect Gender? A Conversation with Prof. Cynthia Enloe – Birgül Demirtaş and Zuhal Yeşilyurt Gündüz
Feminist Güvenlik Çalışmalarının eleştirilerini temellendirirken klasik yaklaşımlar tarafından oratay koyulan güvenlik tanımına karşı sundukları argümanlar ile başlayabiliriz. Realist güvenlik anlayışının öne sürdüğü ulusal güvenlik merkezli tanımlamaların eleştirel güvenlik çallışmaları tarafından yetersiz olarak görüldüğünden önceki derste bahsetmiştik. Eleştirel yaklaşım güvenliğin devlet ile toplum arasındaki ilişkiyle yakından bağlantılı olduğunu ve güvenliğin sadece sınırların ve devletin kurumsal bütünlüğünün korunması olarak tanımlanamayacağını savunur. Feminist görüş de devlet merkezli bir güvenlik tanımı yerine bireyleri merkezine alan bir güvenlik tanımlaması yapar. Devletlerin güvende olması veya klasik anlamda güvenliğini sağlayacak askeri kapasiteye sahip olması, toplum içerisindeki cinsiyet temelli eşitsizlikler ve güvensizliklerin oratadan kalktığı anlamına gelmez. Bu yüzden birey merkezli güvenlik tanımı toplumsal cinsiyet sorunlarının güvenlik bağlamında ele alınması için doğru bir temel sağlayacaktır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Güvenlik Çalışmaları – Güvenlik Konuşmaları / Prof. Dr. Zeynep Alemdar
Feminist yaklaşımların Uluslararası Güvenlik çalışmalarına yönelik öne çıkan bir diğer eleştiri noktası erkek egemen karar alma mekanizmalarının sorunsallaştırılması üzerinedir (Blanchard, 2003). Bu açıdan güvenliğin öznesi ve nesnesi tartışılmaya açık bir konudur ve feminist güvenlik çalışmaları güvenlik politikalarının oluşturulması ve yürütülmesinde kadınların geri planda bırakılmasını bir sorun olarak ortaya koyar. Genel olarak siyasi kurumlar ve dış politika alanında olduğu gibi güvenlik alanında da güvenlik gündeminin tespiti ile kimin kim için güvenliği sağladığı konuları eleştiri odağı haline gelmiştir. Kadınların siyasi ve askeri yapılarda karar alıcı mevkilere getirilmemesi, bu kurumların baskın olarak eril şekilde inşasıyla sonuçlanmıştır. Bu da karar alma mekanizmalarının kadınların sesinden yoksun olmasına neden olmuştur. Sistemin bu doğrultudaki yapısal ve söylemsel eksikliği, güvenlik alanında değişen güvenlik sorunları ve bu sorunların doğurduğu ihtiyaçlara cevap verememesine neden olmuştur. Tickner (1997) bu sorunu evrensellik problemi olarak ele almış ve güvenliğin kurumsallaşması ile güvenlik söyleminin oluşturulması konusunda toplumsal cinsiyetçi bir bakış açısının gerekliliğini savunmuştur. Bu argüman da Prof. Alemdar’ın videoda da belirttiği gibi aslında güvenlik sorunlarının ortaya çıkardığı çatışma, savaş gibi olguların kadınları yakından etkilediği ve bütün bu süreçlerin parçası oldukları gerçeğine dayandırılmaktadır.
Enloe 1989’da yayımladığı Bananas, Beaches, and Bases başlıklı kitabında güvenliğin sadece “yüksek politika” olarak adlandırılan devlet güvenliği gibi konulardan ibaret olmadığını, eril güvenlik dilinin gündelik hayatın her alanında güvenlik ilişkilerini etkilediğini öne sürmüştür. Bu önerme güvenlik çalışmalarında bu dönemde meydana gelen genişleme/derinleşme sürecinin bir parçası olarak da değerlendirilebilir. Güvenliğin gündemine yönelik eleştiriler bu konuda ön plana çıkan argümanlardır. Özellikle güvenliğin tanımı ile ilgili feministlerin getirdiği eleştirilerin temelinde güvenliğin artık sadece askeri güvenlik ya da ulusal güvenlik gibi alanlara sınırlanamayacağını, insani ve çevresel güvenlik sorunları gibi klasik güvenlik sorunlarının dışında kalan konuların da güvenlik gündeminde yer alması gerektiğini savunusu yatmaktadır. Bu doğrultuda temelde realist güvenlik kuramlarının varsayımlarını eleştirmişlerdir. Realizm devleti kendi başının çaresine bakan (self-help), egemen ve güç peşinde koşan bir yapı olarak tanımlarken, feministler bunu Batı tarzı eril bir yaklaşım olarak eleştirirler (Blanchard, 2003). Bu konuda Tickner (1992) da klasik yaklaşımlardan doğan güvenlik anlayışının devlet sınırlarının korunması konusuna hapsedilmiş olmasını eleştirerek, güvenliğin aile içi şiddetten, kimliksel, toplumsal ve uluslararası şiddete kadar tüm analiz seviyelerine bütüncül bir şekilde yaklaşması gerektiğini savunmuştur.
“Feminizm ve Güvenlik” – Güvenlik Konuşmaları / Birgül Demirtaş
Şiddet kavramına yaklaşımları konusunda Feminist çalışmalar diğer güvenlik yaklaşımlarından farklı olarak doğrudan şiddetin yanı sıra dolaylı şiddetin de toplumsal cinsiyet normlarının yansıması olduğunu öne sürerler. Ekonomik, kültürel ve hukuki yapıdaki eksiklikler her ülkede yaşanan yapısal veya doğrudan şiddet durumlarının kadın güvenliğini olumsuz yönde etkilediğini savunurlar. Ayrıca feministler, şiddetin bütün boyutlarının birbirleriyle bağlantılı olduğunu belirterek, toplumsal anlamda eril değerlerin ön plana çıktığı ve erkek gücünün vurgulandığı bir toplumda şiddetin de kaçınılmaz olduğunu ileri sürerler. Bütün bu analiz seviyelerinde zaman içerisinde baskın hale gelen eril söylemlere karşı kadınların sesini de içeren yeni söylemlerin üretilmesi gerekliliğini tartışmıaya açarlar. Böylece feminist güvenlik çalışmaları toplumsal cinsiyeti bütün güvenlik ilişkilerinde temel unsurlardan biri olarak tanımlar.
Görüldüğü gibi, modülün ilk dersinde ele aldığımız sorularla paralel olarak Feminist Güvenlik Çalışmaları “kimin güvenliği?” ve “kim tarafından güvenlik?” gibi temel sorulara cevap verirken geniş bir çerçeve çizmiş ve Güvenlik Çalışmaları alanındaki erkek egemen bakış açısı ile üretildiği varsayılan farklı güvenlik kavramlar ile olgularına eleştirel bakış önermiştir. Fakat, bu bilgiler ışığında, Feminist Güvenlik Çalışmalarını sadece kadın odaklı bir eleştirek kuram olarak değerlendirmek de doğru olmaz. Zira, bu çalışmalar klasik güvenlik yaklaşımlarının varsayımlarına temelden kapsamlı bir eleştiri sunuyorlar. Özellikle eril dilin hakim olduğu varsayılan güvenlik algısından yola çıkılarak üretilen devlet merkezli güvenlik anlayışının yerine çok katmanlı güvenlik kavramsallaştırması öne sürerler. Birey güvenliği ve toplumsal güvenlik konularının güvenlik çalışmalarında ön plana çıkarılması konusundaki katkıları da eleştirel güvenlik anlayışına önemli bir zenginlik katmaktadır.
“Feminist Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı: Temelleri, Gelişimi, Katkı ve Sorunları” Özlem Tür ve Çiğdem
Aydın Koyuncu (2010).
Özet olarak, Feminist Güvenlik Çalışmalarının temel argümanları şu yöndedir: güvenliğin tanımı konusunda realist baskın görüşün öne sürdüğü anarşi ve ulusal güvenlik kavramlarına alternatif kavramlar geliştirilmeli ve kullanılmalıdır; güvenliğin sağlanması konusunda savaşçı eril devlet algısının yerine uluslararası barışı arayan bir devlet politikası izlenmelidir; çok boyutlu ve farklı analiz düzeylerine odaklanan güvenlik anlayışına paralel olarak güvenlik, ulusal güvenliğin ötesinde ele alınmalıdır; ve son olarak toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın olmadığı, hiyerarşik olmayan bir devlet toplum ilişkisi geliştirilmelidir.
Ek Okumalar
Tickner, J. A. (1992). Gender in International Relations: Feminist Perspectives on Achieving Global Security, Columbia University Press, New York.
Enloe, Cynthia (2003). Muzlar, Plajlar ve Askeri Üsler: Feminist Bakış Açısından Uluslararası Siyaset, Çev. Berna Kurt ve Ece Aydın, Çitlembik Yayınları, İstanbul.
Blanchard, Eric M. (2003). “Gender, International Relation and Development of Feminist Security Theory”, Signs: Journal of Women in Culture and Society, Cilt 28, No. 4.
Eken, Mehmet Evren (2014), “Feminizm, Maskülinite ve Uluslararası İlişkiler Teorisi: Uluslararası Siyasetin Toplumsal Cinsiyeti”, Ramazan Gözen (der.), Uluslararası İlişkiler Teorileri, İletişim Yayınları, İstanbul
Tür, Özlem ve Çiğdem Aydın Koyuncu (2014). “Uluslararası İlişkilerde Toplumsal Cinsiyet”, Evren Balta (der.), Küresel Siyasete Giriş, İletişim Yayınları, İstanbul.
Tartışma Soruları
Feminist Güvenlik Çalışmalarının güvenlik tanımına yönelik temel eleştirileri nelerdir?
Toplumsal cinsiyet güvenliğin gündemini belirlemede nasıl bir rol oynar?
Feminist çalışmalar güvenliğin hangi yapısal sorunlarına değinirler?