İklim değişikliği, kuraklık, sel, kasırga ve sıcak hava dalgaları gibi etkileriyle, birçok sektörü olumsuz etkilemektedir. Gıda sektörü de bu alanlardan birisidir. Daha açık bir ifadeyle, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan kuraklık, aşırı sıcaklar, seller ve kasırgalar tarım ürünlerine zarar vermekte, gıda tedarik zincirlerini bozmakta ve genel olarak dünya da gıda fiyatlarının artması ve gıda kıtlığına yol açmaktadır. Ayrıca, hızlı değişen hava koşulları tarım ürünlerinin büyümesini ve verimliliğini etkilemektedir. Bu çerçevede, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri gıda krizlerine yol açmaktadır.
Öte yandan, iklim değişikliği, tarım için kritik öneme sahip olan su kıtlığını da tetiklemektedir. Birçok bölgede, değişen yağış modelleri ve daha yüksek sıcaklıklar nedeniyle artan buharlaşma, sulama için suyun kullanılabilirliğini azaltmakta ve potansiyel olarak mahsul verimini düşürmektedir (Thomas Hope, 2017). Küresel ısınmanın toprak sağlığını ve tozlaşma gibi ekosistem zincirini giderek zayıflatması ve deniz canlılarının biokütlesini azaltarak karada ve okyanusta birçok bölgede gıda verimliliğini olumsuz etkilemesi beklenmektedir. Ayrıca, iklim değişikliğinden kaynaklanan gıda krizlerinin ekonomik yansımaları da olmaktadır. Gıdaya erişilebilirliğin azaldığı dönemlerde, gıda fiyatları etkilenmekte ve gıda ithalatının maliyetini artırarak hem tüketicileri hem de işletmeleri olumsuz etkilemektedir.
Küresel sıcaklıklar arttıkça ve deniz seviyeleri yükseldikçe, sonuç daha fazla sıcak hava dalgası, kuraklık, sel, kasırga ve orman yangını olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle Afrika ve Güney Asya, günümüzde kuraklık ve seller sonucunda gıda kriziyle karşı karşıya kalan önemli coğrafyalardır. Bu bölgelerde şoklarla başa çıkma ve uzun vadeli stresleri azaltma kabiliyetinin düşük olması nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha savunmasız kaldıkları görülmektedir. Örneğin, iklim değişikliği nedeniyle gıda kıtlığı ve açlık riski altında bulunan küresel nüfusun yaklaşık %80’i, çiftçi ailelerin orantısız bir şekilde yoksul ve kırılgan olduğu Sahra Altı Afrika, Güney Asya ve Güneydoğu Asya’da yaşamaktadır. Bunun yanı sıra, IPCC’ye göre, orta vadede 2°C veya daha yüksek küresel ısınma seviyesinde, iklim değişikliğine bağlı gıda güvenliği riskleri daha şiddetli olacaktır ve bu durum Sahra Altı Afrika, Güney Asya, Orta ve Güney Amerika ve Küçük Ada Devletleri’nde yoğunlaşan yetersiz beslenme ve mikro besin eksikliklerine yol açacaktır. Bunun yanı sıra, gıda krizinden en çok etkilenenler arasında çiftçiler yer almaktadır. Çiftçiler halihazırda değişen hava koşulları ve aşırı hava olaylarının artan sıklığı ve yoğunluğu ile uğraşmak zorunda kalmakta ve bu da çiftçiliği daha riskli hale getirmektedir (Gregory vd., 2005; IPCC, 2012).
İklim değişikliği ve gıda arasındaki bu ilişki hem devletleri hem de insanları doğrudan ve dolaylı olarak etkileyerek gıda güvenliği sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu da günümüzde iklimin tarımsal ürünler, balıkçılık ve hayvancılık üzerindeki etkilerine ilişkin çalışmaları ön plana çıkarmaktadır (Creighton vd., 2015; Herrero vd., 2015).
İklim değişikliği, örneğin hayvancılıkta üretimini hem doğrudan hem de dolaylı olarak birçok şekilde etkilemektedir. En önemli etkiler hayvan verimliliği ve sağlığının yanı sıra yem ve yem bitkilerinin veriminde yaşanmaktadır. Sahra Altı Afrika’daki çeşitli ülkelerde, geçtiğimiz on yıllarda yaşanan ciddi kuraklık olayları sırasında hayvan sayısında yüzde 20 ila 60 arasında kayıplar kaydedilmiştir. İklim değişikliği, deniz ve tatlı su ortamlarında balıkçılığı ve su ürünleri yetiştiriciliğinin gelişimini de etkilemektedir. Bu etkiler hem atmosferik ısınma hem de sudaki fiziksel (deniz ve iç su yüzey sıcaklığı, okyanus sirkülasyonu, dalgalar ve fırtına sistemleri) ve kimyasal değişikliklerin (tuzluluk içeriği, oksijen konsantrasyonu ve asitleşme) sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, küresel sıcaklıklar arttıkça küresel su döngüsü yoğunlaşmaya devam edeceği, yağış ve yüzey suyu akışlarının çoğu kara bölgesinde mevsimler içinde ve yıldan yıla daha değişken hale geleceği öngörülmektedir. Tüm bunların tarım sektörleri ve ilgili değer zincirleri, geçim kaynakları ve ekosistemler üzerinde etkileri olacaktır.
Görsel: Su Döngüsü
Gıda ve güvenlik arasındaki ilişkiyi anlaşılır kılmak için gıda güvenliği kavramını tanımlamak önemlidir. Gıda güvenliği, insanların, her zaman, aktif ve sağlıklı bir yaşam için beslenme ihtiyaçlarını ve gıda tercihlerini karşılayan yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak erişebildiği durumlarda mevcuttur (Dünya Gıda Zirvesi, 1996). Bu tanım, gıda güvenliğinin dört boyutunu ortaya çıkarmaktadır: gıdanın bulunabilirliği, erişilebilirliği (ekonomik ve fiziksel olarak), kullanımı (insan vücudu tarafından kullanılma ve asimile edilme şekli) ve bu üç boyutun istikrarı. Öte yandan, tarımsal gıda sistemleri, büyüyen ve kentleşen küresel nüfusu sağlıklı beslemeye katkıda bulunan, yeterli, erişilebilir, uygun fiyatlı, güvenli ve besleyici gıdaların yanı sıra diğer hammaddeler, biyoenerji, işlenmiş ürünler ve hizmetleri sürdürülebilir bir şekilde sağlama zorluğuyla da karşı karşıyadır. Böyle bir ortamda, bir de kısa ve uzun vadede biyolojik çeşitlilik kaybı ve doğal kaynaklara erişim üzerindeki rekabetin iç içe geçmiş etkilerinden mustarip olan tarımsal gıda sistemleri ve ilgili geçim kaynakları, bu durumla mücadelede uluslararası düzeyde koordineli müdahaleyi gerektirmektedir.
Artan talebi karşılamak için küresel olarak herkese yetecek miktarda gıda üretilmesi yeterli değildir. Herkesin her zaman doğru miktar ve kalitede gıdaya erişimi olmalıdır. Ancak iklim değişikliği, ortaya çıkan etkileriyle, açlık ve yetersiz beslenmeyle mücadelede bugüne kadar kaydedilen ilerlemeyi tersine çevirme tehdidini gündeme taşımıştır. IPCC 5. Değerlendirme Raporunda da vurgulandığı üzere, iklim değişikliği en kırılgan ülkeler ve nüfuslar için gıda güvenliğine yönelik riskleri artırmakta ve yoğunlaştırmaktadır.
Raporda tanımlanan iklim değişikliğinin neden olduğu sekiz temel riskten dördünün gıda güvenliği üzerinde doğrudan sonuçları vardır: Kırsal geçim kaynakları ve gelirin kaybı; Deniz ve kıyı ekosistemleri ve geçim kaynaklarının kaybı; Karasal ve iç su ekosistemleri ve geçim kaynaklarının kaybı; Gıda güvensizliği ve gıda sistemlerinin bozulması. Dolayısıyla, gıda sektörü, iklim değişikliğinden en çok etkilenen sektörler arasında yer alarak, hızla küresel bir gıda güvenliği sorununa dönüşmektedir. İklim değişikliğinin gıdaya erişilebilirliği ve gıdanın istikrarını etkilemesi ve gıdanın bulunabilirliğine engel olması bir insani güvenlik meselesidir. Özetle, iklim değişikliği sadece bir çevre sorunu olmaktan ziyade, sonuçları doğrudan insanları, devletlerin ve küresel ekosistemin varlığını tehdit eden önemli bir mesele olarak birçok sektörde ortaya çıkmaktadır.
Ek Okumalar:
FAO, FAO Strategy on Climate Change: 2022-2031, Roma, Food and Agriculture Organization of the United Nations, 2022.
Bruce Frayne vd., Climate Change, Assets and Food Security in Southern African Cities, Londra ve Newyork, Routledge, 2013.
Tartışma Soruları:
- İklim değişikliği gıda krizine yol açar mı?
- İklim değişikliği ve gıda güvenliği arasında nasıl bir ilişki vardır?
- İklim değişikliğinden kaynaklı olarak şiddetli bir şekilde ortaya çıkan gıda güvenliğinden en çok hangi bölgeler etkilenmektedir?