Militarizm ve toplumsal cinsiyet güvenliği dikkatli bir incelemeyi hak eden, birbiriyle bağlantılı iki kavramdır. Güvenlik genellikle uluslararası ilişkiler, ordular ve çatışma bağlamında anlaşılırken, toplumsal cinsiyet perspektifi militarizm ve ataerkil düzen arasındaki karmaşık ilişkiyi ortaya koymaktadır. Orduların ataerkil olması sebebiyle, kadınların silahlı kuvvetlere katılımı erkekler kadar kolay olmamaktadır. Ordudaki ataerkillik aynı zamanda kadınların ordular içindeki rollerinin çoğu zaman görünmez olmasına da sebep olmaktadır.
Ordular tarihsel olarak, askerlerin ve savaşçıların tanımlayıcı özelliği bağlamında erkeklik kavramına dayanan ataerkil çizgiler ile yapılandırılmıştır. Eril savaşçı arketipi, günümüz silahlı kuvvetler içindeki toplumsal cinsiyet hiyerarşilerinin sürdürülmesine katkıda bulunmaktadır. Askeri organizasyonların hiyerarşik yapısı, erkeklerin ağırlıklı olarak liderlik rollerini üstlendiği, kadınların ise genellikle yeterince temsil edilmediği veya destek pozisyonlarına indirgendiği geleneksel güç yapılarını pekiştirmektedir. Ordular içindeki ataerkil düzen ayrıca cinsiyetçilik, cinsel taciz ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet kültürüne sebep olmaktadır. Cinsel taciz ve saldırı vakaları genellikle ele alınmamakta, bu da silahlı kuvvetlerdeki kadınlar için düşmanca bir ortama yol açmaktadır.
Bu ataerkil ordu düzeninde kadınların varlığı büyük ölçüde görünmez kalmaktadır. Birçok silahlı kuvvetlerde kadınlar tarihsel olarak muharebe rollerinden dışlanmışlardır. Katılımlarına getirilen bu sınırlama, askeri gücün doğası gereği erkeklere özgü olduğu fikrini sürdürmektedir. Bazı ülkelerdeki önemli ilerlemelere rağmen, kadınlar genel olarak silahlı kuvvetlerdeki liderlik pozisyonlarında yeterince temsil edilmemektedir. Bu yetersiz temsil, kadınların ordunun temel işlevleri açısından marjinal olduğu algısını pekiştirmektedir.
Kadınların ordu içerisindeki rollerinin öne çıkışı üç ülke üzerinden örneklendirilebilir. Bu ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Norveç’tir. ABD ordusunun kadınlara yönelik muharebe dışı bırakma politikası 2013 yılında kaldırılarak kadınların muharebe rollerinde görev almasına izin verilmiştir. Kadınlar artık savaş uçaklarında uçabilmekte, özel kuvvetlerde görev alabilmekte ve ordudaki geleneksel cinsiyet rollerine meydan okuyarak yüksek rütbeli pozisyonlara erişebilmektedirler.
Öte yandan İsrail’de hem erkekler hem de kadınlar için zorunlu askerlik vardır ve bu da önemli sayıda kadının savaş rollerinde görev almalarına olanak sağlamaktadır. İsrail Savunma Kuvvetleri’nde (IDF) kadınlar, savaş içi durumlarda arama ve kurtarma, paramiliter polis, topçu, savaş istihbaratı ve piyade birliklerinde; savaş dışı durumlarda ise sosyal hizmet uzmanı, öğretici ve insan kaynakları uzmanı olarak görev yapabilmektedir. Norveç’te ise kadınlar özel operasyonlar da dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerde uzun bir geçmişine sahiptir. Bu kapsamda Norveç ordusu 2016 yılında askerlik hizmetinde eşitlik taahhüdünü yansıtacak şekilde cinsiyet ayrımı gözetmeyen zorunlu askerlik uygulamasını başlatmıştır.
Özellikle feminist yaklaşımlar savaşın erkeklik ile ilişkilendirilmesini ve bu anlamda askerlere, “kadın gibi değil, erkek gibi” davranmalarının öğretilmesini eleştirmektedir. Savaşçı olan askerin, kadınların, çocukların ve zayıfların koruyucusu bir kahraman olduğu algısının bir mit olduğu belirtilmektedir. Erkek askerleri kahramanlaştırmanın, ordudaki kadın çalışanları görünmez kıldığının altı çizilmektedir. Tickner (2001), ön cephede çalışan hemşire gibi kritik rollere sahip kadınların bile görünmez hale getirildiğini söylemekte ve her ne kadar kadınlar orduda görev alsa da bu durumun ordudaki maskülen kültürü değiştirmediğini ifade etmektedir (Tickner, 2001).
Diğer taraftan barışın genel olarak kadınlıkla ilişkilendirilmesi ve annelik stratejisi bağlamında kadına yalnızca bakıcılık benzeri görevlerin atfedilmesi de feminist yazarlar tarafından eleştirilmektedir. Erkeğin savaş, kadının barış ile ilişkilendirilmesinin ve savaşanların kahramanlaştırılmasının, savaş ve barış arasında bir dikotomi yarattığı ve dolayısıyla kadın ve erkek arasındaki ikiliği beslediği ifade edilmektedir (Tickner, 2001). Bu ise, evdeki cephe ve savaştaki cephe arasındaki ikiliği açığa çıkartmaktadır. Buna göre, evdeki cephe hiyerarşik olarak daha aşağıda ve kadına ait, savaştaki cephe ise hiyerarşik olarak daha yukarıda ve erkeğe aittir. Buradan hareketle, savaş kavramının, erkekliğin oluşması ve üstünlüğünün meşrulaştırılmasında merkezi rol oynadığı söylenebilir. Böylece ordu, ataerkinin ideolojik yapılanmasında önemli bir kurum olarak ortaya çıkar (Youngs, 2004).
Militarizm ve toplumsal cinsiyet güvenliği derinden iç içe geçmiştir ve ordular içindeki ataerkil düzenin, kadınların katılımı ve refahı üzerinde geniş kapsamlı etkileri vardır. Toplumsal cinsiyet klişeleri, savaş rollerinden dışlanma ve liderlik pozisyonlarında yetersiz temsil, kadınların silahlı kuvvetlerdeki görünmez varlığına katkıda bulunmaktadır. ABD, İsrail ve Norveç gibi örnekler geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine meydan okuma konusunda ilerleme kaydedildiğini gösterse de orduların ataerkil doğasını ele almak toplumsal cinsiyet güvenliğini sağlamanın kritik bir yönü olmaya devam etmektedir. Kapsayıcı, saygılı ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı askeri ortamlar yaratmak, ataerkil normlara meydan okumak ve kadınların silahlı kuvvetlere katılımını ve tanınmasını ilerletmek için elzemdir.
Kaynakça
Harris, P., “Women in Combat: US Military Officially Lifts Ban on Female Soldiers”, The Guardian, 25 Ocak 2013, https://www.theguardian.com/world/2013/jan/24/us-military-lifts-ban-women-combat.
“National Military Service in Norway”, Norway in Latvia, https://www.norway.no/en/latvia/norway-latvia/news-events/national-military-service-in-norway/#:~:text=Norway’s%20modern%20compulsory%20national%20military,also%20for%20women%20from%202016.
Tickner, J. Ann, Gendering world politics: Issues and approaches in the post-Cold War era, New York, Columbia University Press, 2001.
“Women in the Army”, Draft IDF, https://draftidf.co.il/women-in-the-army/.
Youngs, G., “Feminist International Relations: a contradiction in terms? Or: why women and gender are essential to understanding the world ‘we’ live in”, International Affairs, Cilt 80 (1), 2004, ss. 75-87.
Ek Okumalar
Enloe, Cyntia, Maneuvers: The International Politics of Militarizing Women’s Lives, Berkeley, University of California Press, 2000.
Cockburn, C., “War and security, women and gender: an overview of the issues”, Gender and Development, Cilt 21, No. 3, 2013, ss. 433-452.
Tartışma Soruları
Militarizm ve toplumsal cinsiyet güvenliği ilişkisi nasıl açıklanmaktadır?
Kadınların ordudaki görevleri nelerdir? Bu görevlendirmeler hangi kriterlere göre yapılmaktadır? Kadınların, ordudaki temsillerinin örnekleri nelerdir?