Uluslararası sistemde sağlanmak istenen barış ve istikrar çeşitli sorunlar nedeniyle sağlanamamakta ve yerini sıklıkla çatışmalara bırakmaktadır. Bu durum devletler arası bir sorun olabilirken, zaman zaman devlet sınırları içindeki bir sorun olarak da ortaya çıkabilmektedir. Bu sorunlara çözüm üretmeye çalışan devletlerin karşısında sadece devletleri değil, sıklıkla devlet dışı aktörleri de görebilmekteyiz. Devletler ve devlet-dışı aktörlerin kullandıkları yöntemler her zaman barışçıl olmamakta ya da barış ve istikrara hizmet etmemektedir.
Barışçıl olmayan yöntemlerle korku ve tehdit algısı yaratarak siyasi hedeflere ulaşma çabaları sıklıkla “terör eylemleri” olarak adlandırılmaktadır. Sözlük anlamı “yıldırı” olan terör, bir anlamda muhatap olanları yıldırarak siyasi sonuç elde etmeye çalışan bir şiddet türüdür. İçerisinde farklı amaçları, motivasyonları ve yöntemleri bulunduran bu şiddet türü kamuoyunda yarattığı korku ile özellikle devlet otoritesi üzerinde baskı oluşturmaya çalışır. Her ne kadar terör devletler tarafından kendi vatandaşlarına karşı da kullanılabilen bir yöntemse de, bu ders çerçevesinde sadece devletlerin karşılaştıkları türden terör ele alınacaktır. Bu yönüyle terör eylemlerinin kullanımı daha çok devlet otoritesi için ve devlet içi bir sorun gibi gözükse de terörizm gelişen teknolojik imkanlar sayesinde uluslararası sistemi de tehdit eder hale gelmiştir. Bu bakımdan sıklıkla sınır aşan bir kavram olarak ele alınmaya başlanmıştır. Bu yönüyle terörün sadece devlet otoritesini değil, aynı zamanda uluslararası sistemdeki davranışları, tutumları ve tercihleri de etkilemek ve değiştirmek için de kullanılabileceği ileri sürülebilir. Böylece uluslarararası kamuoyu ve karar alıcılar etkilenmeye çalışılmaktadır.
Terörizm Nedir? – Kavram Avcıları/ Doç. Dr. Nihat Ali Özcan
Terörizmin kullandığı yöntemler zamanla değişime uğramıştır. Teknolojik imkanlar ile uluslararası bir nitelik kazanmasının yanı sıra, yarattığı korku ve şiddeti bütün dünyaya yayma imkânı da elde etmiştir. Teknolojinin gelişimi aynı zamanda terörizm ile ilgili fikirlerin yayılmasına da olanak sağlamıştır. Grupların bir araya gelmesi ve fikirlerin aktarımı iletişim olanaklarıyla daha da artmıştır. Bu da organize bir terör grubunun farklı yerlerde aynı anda şiddet ve korku yaratmasının önünü açmıştır. Bir başka deyişle, iletişim imkanlarının gelişmesi terörün gelişmesi ve yayılmasında kolaylaştırıcı bir rol oynamıştır.
Terörizm kavramının köklü bir geçmişi olduğunu söylemek mümkündür ve literatürde dört farklı dönem ve kategoride ele alınmaktadır. Birinci dönem ve kategori 1880’li yıllarda başlayıp 1920’lerde biten “anarşist dalga”; ikinci dönem 1920’ler ile 1960’lar arasındaki “sömürge karşıtı” ve “kendi hakkını tayin etme dalgası”, üçüncü dönem 1960’lar ile 1980’ler arasındaki “yeni sol dalga” ve dördüncü dönem de 1979’dan başlayıp günümüzde hala devam eden “dini dalga” kategorilerini içermektedir. Bu dalgalar farklı dönemlerdeki terör faaliyetlerinin birbirlerine benzerlikleri, süreklilikleri, motivasyonları, kullandıkları araçlar vb. yakınlıklar çerçevesinde gündeme gelmektedir. Her ne kadar bir dönemde yoğun olarak gördüğümüz terör türleri ve yapılanmaları başka dönemlerde de karşımıza çıkıyorsa da, buradaki ayrım kesin zaman dilimlerinden ziyade yoğunluğa işaret etmektedir.
Aslında tarih boyunca terör eylemlerine rastlamak mümkünse de, modern dönemde ilk örgütlü terör uygulamalarını tanıklık eden anarşist dalga dönemi, esas itibariyle Fransız Devrimi ile ortaya çıkan fikirlere ek olarak devlet otoritesine karşı gelebilmenin mümkün olduğu algısının yayılmasıyla 19. Yüzyıl sonuna doğru ortaya çıkan ve daha çok devlet sınırları içerisinde gerçekleşen terör eylemlerine işaret etmektedir. Bu anlamda ilk anarşist terör olayının Rusya’da “Halkın Dostları” (Народничество) akımı partilerinden “Toprak ve Özgürlük” (Земля и воля) partisinden ayrılanların kurduğu “İnsanların İradesi” (Народная воля) isimli sol örgütün 1881’de Çar II. Aleksandr’a suikast düzenleyerek, devlet içindeki otokrasiye karşı çıktıkları eylem olduğu kayda geçmiştir. Aynı dönemde başka imparatorluklarda da benzer olayları görmek mümkündür.
Sömürge karşıtı ve kendi hakkını tayin etme dalgası ise birçok ayrılıkçı örgütün ortaya çıkmasına tanıklık etmiştir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan sömürge karşıtı uluslararası siyasi ortamda sömürge arazilerinin bağımsızlaşmasına direnen devletlere karşı kendi kaderlerini tayin etmek isteyen etnik/milli grupların oluşturduğu örgütlerin sayısı artmıştır. Cezayir’de Fransa’dan bağımsızlık için 1954’de kurulan Front de Liberation Nationale (FLN) veya 1955’de Kıbrıs’ta Rumların kurdukları Ethniki Organosis Kyprion Agoniston (EOKA) bu tür yapılanmalardır. Başta sömürgeci devletler tarafından terör örgütleri olarak adlandırılan bu tür yapıların, zamanla ve özellikle siyasi hedef olan bağımsızlığa ulaşmaları yaklaştıkça kendilerini daha çok “bağımsızlık savaşçıları” olarak adlandırmaları ve bazı ülkelerin bu tür tanımlara destek vermeleriyle, uluslararası alanda bir tanımlama/anlam karmaşası ortaya çıkmıştır. Semantik gibi gözüken bu tanımlama, bu tür gruplar açısından nasıl sınıflandırılacakları aynı zamanda uluslararası alanda nasıl karşılık göreceklerini de etkilediği için önemlidir. Bu çerçevede, özellikle sömürgecilik karşıtı eylemlerde bulunan örgütler, her ne kadar yöntem olarak terör eylemlerini, kullanmışlarsa da, aynı zamanda bağımsızlık için mücadele ediyor olmaları dolayısıyla uluslararası destek alabilmek için şiddetle terör örgütü olarak tanımlanmaya karşı çıkmışlar, kendilerine bağımsızlık savaşçısı olarak hitap edilmesini istemişler ve önemli bir kısmı da belli bir evreye ulaştıktan sonra terör merkezli eylemlerde siyasi tarafı ağır basan yöntemlere geçmişlerdir.
Terörizm ve Terörle Mücadele– Güvenlik Yazıları/ Cenker Korhan Demir
Üçüncü kategori olan yeni sol dalga dönemi, ABD’nin Vietnam Savaşında yaşananların da etkisiyle ve geç kalmış sömürge karşıtlığını da bünyesinde barındıracak şekilde öncelikle Avrupa’da başlayan ve ardından tüm dünyaya yayılan radikal görüş ve eylemlerin öne çıktığı bir dönemdir. Bu dönem ulusal ve sınır aşan terör eylemlerinin arttığı ve yaygınlaştığı dönem olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemin ulusal anlamda bilinen örgütleri arasında İtalya’daki Kızıl Tugaylar ve Almanya’daki Baader-Meinhof veya Kızıl Ordu Fraksiyonu yer alırken, uluslararası alanda en bilinen yapı daha sonra bir devlet yapılanmasına dönüşecek olan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’dür. FKÖ ve bağlantılı başka bazı örgütlerin gerçekleştirdiği uluslararası yolcu uçağı kaçırmak, olimpiyatlarda sporculara karşı düzenlenen eylemler ya da karar alıcıların kaçırılma girişimleri gibi eylemleri, ulusal bir hedef için yapılıyor idiyseler de uluslararası boyutları öne çıkan eylemler olmuşlardır.
Terörizmi dünyadaki gelişmelerden ayrı tutmak mümkün değildir. Dünya siyasetindeki gelişmeler ve değişimler terör eylemlerinin içerik ve yöntemlerinin de değişmesine neden olmuştur. Bu çerçevede, üçüncü dönemden dördüncü döneme geçilmesinde etkili olan gelişme Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesi ile uluslararası alanda terörizmin kabuk değiştirerek, sol dalganın yerini daha dini temelli akımlara bırakmasıdır. Bu dönemde gelişen teknolojinin imkânları da terör eylemlerinden daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemin en bilinen terör örgütü El-Kaide olmuştur. Takip eden dönemde farklı terör örgütlerinin kurulmasına da öncülük eden El Kaide, elde ettiği finansal gelirler ve kullandığı araçlar ile de farklı bir dönemin kapısını açmıştır. El-Kaide’nin ardından gelişen ve yarı-devlet olarak tanımlanabilecek Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD), Irak ve Suriye’deki petrol sahalarından sağladığı gelirler ve dünya çapında kazandığı sempatizanlar ve savaşçılarıyla belli bir toprak parçasını yönetmeye başlaması açısından terör örgütleri/eylemleri yeni bir örnek teşkil etmiştir.
Terör ve Modern Terörizmin Dalgaları- G.Konuşmaları/ Ebru Canan Sokullu
El-Kaide gibi yapılanmaların belirli bir ülke ile ilişkilendirilmesinin zorluğu, dünyada çok farklı ülkelerde yapılanan örgütlerle geliştirdiği ağ tabanlı bağlantılar, IŞİD’in içinden çıktığı devletlerin başarısızlığından faydalanarak devlet gibi hareket etmeye başlaması, ilerleyen teknolojik imkânları ve farklı askeri teknolojileri etkin olarak kullanmaları, gündelik kullanım için üretilmiş aletleri (örneğin basit bir mutfak bıçağı, bir araba veya oyuncak drone’lar) terör olayları için kullanmaları vb. gelişmeler günümüzde terörün çehresini değiştirmektedir.
Bunun yanı sıra, artan iletişim imkanlarının kullanan terör örgütleri elemanları ve sempatizanlarıyla devletlerin izlemelerinden kaçınarak temas kurabilmekte, eylem planlayabilmekte, sempatizan kazanabilmekte, eylemci ihtiyaçlarını giderebilmektedirler. Yine bu imkânları ve özellikle sosyal medya araçlarını kullanarak, devlet müdahalelerinden kaçınarak şiddet ve korkuyu daha hızlı dolaşıma sokabilmektedirler. İnternet imkânları sayesinde kayda aldıkları videoları, fotoğrafları veya mesajları daha fazla sayıda kişiye daha kısa sürede ulaştırabilmektedirler. Tüm bu unsurlar binlerce yıla yayılan terör eylemlerinde önemli bir dönüşüme yol açmakta, bu da terör çalışmalarında farklı modelleri gündeme getirmektedir.
Ek Okumalar
Demir, Cenker Korhan, “Terörizm ve Terörizmle Mücadele”, Güvenlik Yazıları Serisi, No.26, Ekim 2019.
Rapoport, David (2003). “The Four Waves of Rebel Terror and September 11”, Charles Kegley (der.), The New Global Terrorism. New Jersey: Pearson.
Richardson, Louise (2007). What Terrorists Want? New York: Random House.
Tartışma Soruları
Terörizm nedir?
Terörizmdeki dört kategoriyi açıklayınız?
Terörizm ve teknolojik imkanlar arasındaki ilişkiyi açıklayınız?
Terörizm’in kullandığı ana yöntemler nelerdir?